Özellikle küçük yaşlarda diyabet ortaya çıktığı zaman aile bir şok yaşayabiliyor.
Önce “Niçin?” diye soruyor, daha sonra bilimsel olmayan tedavi yöntemlerine takılabiliyor. Aileler bazen çok aşırı bir koruyucu tavır alabiliyor. Bu da çocuğun ileride inisiyatif almasını olumsuz etkiliyor, yaşantısının kısıtlanmasına yol açabiliyor. Bazen ailede diyabet varsa eşlerden biri açık ya da gizli şekilde suçlayıcı bir tavır içine girebiliyor. “Senin ailende diyabet olmasaydı, çocukta diyabet ortaya çıkmazdı” gibi. Bunlar sıkça karşılaştığımız durumlar. Ya da “Daha önceden çocuğumu doktora götürseydim, acaba hastalığı önleyebilir miydim?” diye kendilerini suçlamaya başlıyorlar.
Ancak şunu belirtmekte yarar var: Tip 1 diyabeti daha önceden anlasak bile bunu hiçbir şekilde değiştiremiyoruz. Tip 1 diyabetin gelişmesini engelleyen bir tedavi yöntemi yok.
Ailelerin en çok kafasını karıştıran şey, “3 -5 ay önce baktırsaydım acaba engellenebilir miydi?” sorusu.
Hayır, hiçbir şekilde engellenemezdi. Bu nedenle bu konuda rahat olmak gerekir.
Çocuğu çok fazla sıkan, boğan bir tavır içine girmemek gerekir. Çocuğa diyabetin yaşamdaki sorunlardan sadece biri olduğunu benimseten bir yaklaşım sunmak lazım. Yani çocuk yine okuluna gidecek, arkadaşlarıyla normal yaşantısını devam ettirecek. Belki kişinin ailesi biraz uzaktan onu kontrol eder ama onu boğmayacak bir koruyuculun devam etmesi daha doğru. Çocuk tüm yaşantısını kendisi götürecek şekilde planlamalı.
Diyabet tanısı konulduğunda ve daha sonraki zamanlarda mutlaka diyabet konusunda uzmanlaşmış bir ruh sağlığı çalışanından destek alınmalıdır..